2 Nisan 2012 Pazartesi

Bir İlaç mı YALAN?

İnsan olmanın birinci kuralıydı sanki bu yol. Vazgeçip gidemediğimiz bir sızıydı sanki. Adı soğuk duş almak gibi yakıcı. Yalan, ne ağır bir hüküm düşündüğünde. Neden ona muhtaç oluyoruz diye düşünüyorum. Hayatımızda tuz kadar bize şart mı diye kafa yormak istiyorum. Korku gibi ona sığınmak var sanki kapladığı, kapattıkları üzerinde. Ben neden yalan söylüyorum? Nerelerde yalan söylemeliyim? Bu şarta uyuyor muyum yalan söylemek için? Yoksa kendimi hafife çıkarmak için mi uğraşıyorum? Hayatın gerçeklerini bunlar mı yok ediyor yoksa?

Yalandan çekinsem de ona bazen bağlı kalıyorum. Nasıl mı? Sorumluluklarımı yerine getirmediğimde ( Efendim Baba! İyiyim ders çalışıyorum… İyi geceler. // Hadi beyler oyuna devam). Bu muydu? Yapmam gereken bir vakitte onun dışında uğraştayım ve en yakınımı, aile adını barındıran muhabbette onu devreye sokuyorum. Bu kadar basit mi olmalı diyorum. Bazen kendimi bile kandırdığımı unutuyorum. Gerçekler galiba böyle yok oluyor. Verdiğim örnek basit olsa bile aile sıcaklığına rüzgâr esiyor. Belki onlar bilmiyor belki hayat kaybetmiyor ama benliğimizden yitip giden bir şey var, olmalı diye düşünüyorum.

Yalan söylememek için cevap vermediğim vakitlerde oldu ama bağlar yine incindi. Şeytan sürekli uyarsa da ona gitmem için incinmeyi tercih ettim bazen. Maalesef bazen diyorum. Ve henüz girmiş olduğumuz bu tünelden çıkış bulamadık.

Peki, bizi buna iten nedir? Babamızın bizi dövecek olması. Arkadaşımızın bizi satacak olması. Dersten geçmek. Azarlanmak. Terk edilmek. Kovulmak. Sebepleri düşündükçe çoğaltabiliriz eminim.
Yanlışı nerede yapıyoruz ya da nerede yaptık? Onu dilimize ilk doladığımızda, ilk adımı ona attığımızda galiba. Çünkü yolundan dönemiyoruz. O şişedeki su gibi, onu kullanıyoruz. İhtiyaç duydukça yudumluyoruz. Bazen bardaktan bile taşıyor söylediklerimiz, yanımızdan ayırmıyoruz ilk yardım çantası gibi. Sebebiyetleri ya arkadaşlarımız ya ailemiz ya da yalnızlığımız oluyor. O yolu hayatta herkes görüyor, görmüştür diye düşünüyorum.

Denize düşen yılan misali olduk ona uzanarak. Onu kullanmak bir alışkanlıksa eğer pimi çekilen bombayı görmek zor olmamalı. 

Şu söz bazen beni korkutuyor olmalı. “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar”. Eğer bunlar gün yüzüne gelecekse gizlemek çok da mantıklı değil. Çözüm olarak gördüğümüz bunlar her şeyi bir sonuca bağlıyor mu? Gerçekten bir çözüm oluyor mu? Bunları da düşünmeliyiz. Her sözden önce biraz düşünmeliyiz. Nereye varacak diye sohbetlen-meliyiz kendimizle. Söz bizim benliğimizden, kulağa ulaşacağı vakte kadar, benliğimizi de temsil edeceğini unutmamalıyız. Biraz daha düşünmeli. Biraz daha.
Keşke her yalanımız hayat kurtarmak için olsa. O zaman onun günahına aldırmazdım. Kendimi kandırdığıma kızmazdım. İçimde o buruk his olmazdı. Keşke hepsi öyle olsaydı.
Hayatın zaman ilacı, şeytanın yalan icadı beni bana düşürdü. Bir daha düşünmeliyiz söylediklerimizi, gerçekten hayat mı kurtarıyor söylenen yalanlar, yoksa fırsat mı bekliyor.