13 Temmuz 2012 Cuma

Boş mu Dolu mu?

Dakikalardan önce saniyeler akardı eskiden, belki de biz öyle sanıyorduk. Su gibi akıp gidiyor deyimi yer buluyor bu zamanlarda, zaman. Günler ardı ardına öyle hızlı ilerliyor ki, yarını düşünmek adına sanki vaktimiz kalmıyor. O yüzden hep daha uzak bir geleceği düşünüyoruz. Şöyle, böyle yapmalı, demeye başladık.

Her şeyin mevcut olduğu çağda bir şeylere yetişmek için geç kalıyoruz. Geçiyor, geçiyor zaman. Yetişemiyoruz sanki bu çağa ya da yetemiyoruz. Hep tekrarladığımız üzere su gibi akıp geçiyor zaman. Doğru şeyleri yapmak için doğru şeyleri düşünmek için çok vaktimiz yok, o an düşünmeli ve kararını vermelisin sanki. 

Böyle diyorum ama bir de şu var. Öyle zaman geliyor ki, sabahtan akşama kadar boş vaktin olmasına karşın onu değerlendiremiyorsun. Ya çağın eğlenceleri ya da meşgaleleri engel oluyor. Ya da isteksiz hallerimiz. Oturuyoruz, yatıyoruz… yemek yemeğe, su içmeye bile üşeniyoruz. Bazen bu bolluğun içinde yoksullaşıyoruz işte.