İnsanoğlunun zordur bir oyunu kuralına göre oynaması. Genelde
de o oyunun komutası sendedir ve her hak her can senin adımlarında senin
kararlarında gizlidir. Bilemezsiniz bazen bir sonraki adımı ya da en son
hakkınızı.
Her oyun gülmek, eğlenmek içindir aslında. Ama acı yanları
da vardır. Düşüp dizinizi kanatmak gibi, kolunuzu kırmak gibi. Daha da acıları
vardır aslında, ayağınız gibi yüreğinizinde burkulduğu.
Oynamamış olmak istersiniz o zaman bu oyunları ama
bilemezsiniz, göremezsiniz karşınızdaki acıları. Pişmansınızdır,
hayıflanmaktasınızdır ama o bölüm çoktan geçmiştir. Size sadece bir önceki
bölümden acılarınız ve tecrübeleriniz kalır. Ufak tefek yaralardır belki ama
sızlatır aklına sızınca. Belki de tam tersi bir olay…
Doğru olabilmeyi istemez mi insan, şefaati elinde, dilinde,
kalbinde. İstemez mi öyle bir hükmü taşıyan beden? İstemez mi oyunu kuralına
göre oynayıp, hakkıyla kazanmayı?
.
.
.
Kör bir çoban olup, otlatmaktır belki de sürüyü kayıpsız.