Filmi izlemeye başlamadan önce belli aralıklarla ilerletip
baktığımda sıkıcı bir film gibi gelmişti. Tanıdık oyuncuların olması izlemek
adına etkisi büyüktü. Zeynep Tokuş,
Zafer Algöz, Selim Erdoğan, Fikret Hakan, Seda Bakan.
Adından da çağrışıldığı üzere bir yerde bir umudun olması
beklenmekteydi ama “Umut” küçük oyuncunun adıydı filmde. Umudun ne kendine
umudu vardı ne de ailesine. Evet, evlatları olarak onların umuduydu zaten ama Umut,
başka bir aileye umut olmayı öğretti. Belki de bu sayede fedakârlığı da öğretti,
Baba Yılmaz. Belki de vurgu şuydu; bir şeylerden umut beklemek için bazı
şeylerden fedakârlık etmek gerektiği. Evet evet kesinlikle buydu, sahip
olduğunuz şeylerden fedakârlık etmekti. Kimisi parasından edecek kimisi
canından edecekti.
Baba Yılmaz canını feda etti evladı için ve “senden senin için vazgeçiyorum” dedi evladına gözleri yaşlı. Ayrılık vakti gelmişti, adımlar geri geri gitmek istese de umut için bir şeylerden vermek gerekiyordu. Yılmaz, canıyla birlikte Umudunu da verdi umut bekleyenlere. Umut her şeyden habersiz “babaaa” diye ağlıyor.
Umut için ağlamak yetmiyormuş meğer…
Umut için ağlamak yetmiyormuş meğer…
28.10.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder